Turgay SEVİM



 

Elektronik Bölümü

 

  "Ben Silivri'li bir köy çocuğu idim ve lise yıllarında da tarladan okula, okuldan tarlaya giderek okumaya çalıştım. Bu arada lisede Edebiyat Bölümü’nde okumam sebebiyle matematik dersini çok az, fizik dersini ise hiç görmüyorduk.

 Yıl 1997-1998 yılları idi ve bizlerin üniversiteye hazırlanması için fazla bir altarnetifi yoktu. Sadece İstanbul'da Unkapanı Dersanesi vardı ve bizim oraya gitmemiz imkansızdı. Ben yine de bu dersaneye abone olup, oradan fasikül olarak gönderilen notlarla ve tarladan boş kalan zamanlarda bu notlar üzerinden üniversite sınavlarına hazırlandım.

Üniversitede ise en büyük amacım hukuk fakültelerinden birine girmekti. O zaman sadece İstanbul, Ankara ve İzmir'de hukuk fakülteleri vardı. Ben ilk tercihlerim olarak bu yerleri, sonraki tercihlerim olarak da Edebiyet Fakültesindeki branş öğretmenliklerini yazmıştım.

 Sınava girdikten sonra aylarca sonuçların açıklanmasını beklemiş ve postacının zarfı geç getirmesinden hiç biri yeri kazanamadığımı önceden tahmin etmiştim. Çünkü o zamanlar postacılar zarfın içerisini bir şekilde(!) okuyarak, kazanan öğrencilere sonuçları hemen bildirip, müjde bahşişi bekliyorlardı. Zaten benim posta, köy odasına bırakılıp gidilmişti. Zarfı açtığımda hiçbir yeri kazanamamıştım ama, puanları görünce gözlerime inanamamıştım. Çünkü ben sosyal ağırlıklı puan isteyen bölümleri yazmama rağmen, fen puanım çok yüksek gelmişti. Hatırladığım kadarı ile 30-40 puan daha alsam bir tıp fakültesine girebilecektim. Bu tamamen bir şanstı. Çünkü ben lisede biyolojiyi çok seviyordum ve buradan gelen bütün soruları doğru yapmıştım, yine matematik sorularını da biraz sallamıştım, sanırım şansım yaver gitti ve doğru şıkları bulmuştum. Ama şimdi ne yapacaktım. Ön kayıtlar o zaman radyodan gece saat 23.45 sıralarında duyuruluyor ve biz buradaki duyurulara göre ön kayıt yaptırıyorduk. Ben teknik bir bölümü rahatlıkla kazanabilirdim ama o okulda başarı şansım, matematik ve fizik bilgim olmadığından kocaman bir SIFIR’dı. Ayrıca ailemin maddi imkanları kısıtlı olduğundan uzak bir yere ön kayıt için gitmeyi göze alamadım. Ve bir akşam yine radyoda önkayıt listesinde Tekirdağ'ı duyunca, bana yakın olması sebebiyle hemen evraklarımı tamamlayıp, tek başıma Tekirdağ otobüsüne atlayıp sahildeki Yat Hotel arkasında bulunan Tekirdağ Meslek Yüksek Okulu’na geldim. Burada evraklarımı inceleyen görevli, puanımı görünce, bana Elektronik Bölümü’nü kesinlikle kazanacağımı söylediğinde, sevinçle hüznü bir arada yaşadım. Çünkü matematik ve fizik dersleri benim için  bir karabasandı.

 Burada ağabeyimin henüz yeni evlenmiş asker arkadaşını bulup, onun iki odalı evinin bir odasında, yaklaşık iki ay kalıp kendimi denemeye karar vermiştim. Başarısız olacağımı anlarsam yol yakınken okulu bırakıp köyüme dönecektim. Dönmek bende önceleri ağır basıyordu ama arkadaş ve okul ortamını, özellikle çok korktuğum matematik ve fizik derslerimize giren Aytekin Hoca’mı tanıdıkça dönme fikri yavaş yavaş kalmaya yöneldi ve iyi ki kaldım. Çünkü kısa sürede, Elektronik ve Muhasebe Bölümü arkadaşları ile büyük bir aile olmuştuk. Her gün okul çıkışı sahile iner, soğuk havalarda Tarsal'da, sıcak havalarda çay bahçelerinde genelde 1-2 çay ile saatlerce oturup muhabbet ederdik. Hatta Kiraz Festivaline getirdiğimiz gençlik enerjisi ile bir renk yaratmıştık. Sonra her hafta sonu aynı otobüsle İstanbul'a ailelerimizi görmeye gitmek ayrı bir zevkti. Burada çok mutlu ve huzurlu bir iki yıl geçirdim. Ben buradan sadece bir teknikerlik diploması kazanmadım, diplomanın yanında yokluk içerisinde paylaşmayı, varlık içerisinde dostluğu, gönül gözü ile görmeyi, kısaca insanlığı öğrendim.

 Artık, elimde bir Elektronik Teknikerlik diplomam olduğu halde, güzel hatıraları geride bırakıp İstanbul'a döndüm. Ama bizler MYO'nun ilk mezunları olduğumuz için piyasada bilinmiyorduk ve iş bulmak oldukça zordu. Ben bir yandan iş ararken, bir yandan da, devam mecburiyeti olmadığından Hukuk Fakültesi’ni kazanabilme umudu ile ders çalışmaya başlamıştım. Ancak bu kez daha tecrübeli ve bilinçliydim, üstelik artık fizik ve matematik sorularını da daha bilerek cevaplayabilecektim. 1983 yılında girdiğim üniversite sınav sonuçlarından oldukça umutluydum ve tercih olarak sadece Hukuk Fakültelerini yazmıştım. Aynı yılın sıcak bir yaz gününde köyümüze gelen postacının terli ve güler yüzünü gördüğümde, benim için yeni bir hayatın başladığını anlayıp, sevinçten onu kucaklayışım hala gözümün önüne gelir.
 
Nihayet hayallerimin okulu olan İstanbul Hukuk Fakültesi’ni kazanmıştım. Ama biliyordum ki, bu tek başına benim başarım değil, Tekirdağ Meslek Yüksek Okulu’nun, burada görev yapan öğretmenlerimin, memurlarının, müstahdemlerinin, okul arkadaşlarımın da başarısı idi; çünkü onların yardımı olmasa benim bu hayalimi gerçekleştirmem imkansızdı. Burada 1000 kişilik bir sınıfta ders görüyorduk ama arkadaşlık ve dostluklar çok sınırlı idi; kısaca kalabalık içerisinde yalnızlığı yaşıyordum ve hâlâ çevremde MYO arkadaşlarımı ve dostlarımı arıyordum. Onlarla bağımı hiçbir zaman koparmadım, zaten kopartmak istesem de yapamazdım; çünkü biz artık bir aile gibi olmuştuk. Bu okulumu 6 yılda bitirebildim ve çok istediğim avukatlık mesleği için stajıma başladığımda, bu işin bana göre olmadığını anlamam çok uzun sürmedi. Gittiğim bir haciz işleminde, kanser sebebiyle son günlerini yaşayan bir borçlunun tek eğlencesi olan televizyonunu almadığım için yanında çalıştığım avukatla kavga edince bu mesleği yapamayacağımı anladım ve yeni çıkış yolları aramaya başladım. Tesadüfen Hakimlik-Savcılık sınavını öğrenip bu sınava girdim ve kazanınca da, staj yeri olarak kendimi çok iyi hissettiğim, dostlarımın havasını soluduğum, huzur bulduğum, ikinci memleketim Tekirdağ İlini seçerek, yeni mesleğime de buradaki adliyeden başladım. Cumhuriyet Savcısı olarak  Türkiye'nin değişik bölgelerinde çalıştıktan sonra, memleketime en yakın yer olan Büyükçekmece'de halen görevime devam etmekteyim.

Evet, ben MYO’nun ilk mezunlarından olarak belki hayatımı buradan aldığım diploma ile idame ettirmedim; ama bana buradan  verilen bilgi, beceri, beşeri ilişkiler, dostluk ve arkadaşlıklar sayesinde ben yeni bir okul ve hukuk diploması kazandım. 

Şu anda 2 çocuğum ve eşimle maddi ve manevi yönden çok mutlu ve huzurlu bir hayat, saygın bir mesleği sürdürüyorsam bu okulum sayesinde olduğunu hiç bir zaman unutmadım.  Buradan, bende emeği olan herkese çok teşekkür ediyorum.

 İYİ Kİ VARSINIZ, İYİ Kİ HAYATIMDASINIZ..."