Sabriye ERGİN



 

Elektronik Haberleşme Teknikeri

 

Merhaba, 

1995-1997 yılları arasında yolu üniversitemizden geçenler arasındaydım. 

Hayatımın en mutlu dönemlerinden birini Haberleşme Teknolojileri eğitimi alırken yaşadım. Bölümün ilk mezunlarından biriyim. 

Eğitim aldığımız yıllar 90'ların sonu olduğu için haliyle cep telefonları bu derece, hatta hiç yaygın değildi. Bilgisayarlar sadece teknoloji laboratuvarlarında bulunurdu. İletişim için (inanamayacaksınız) ev telefonları ya da ankesörlü telefonlar kullanılıyordu.

Fiber optik kablolarla ilk kez okulda, henüz dünyanın bir ucuna akıllı telefonlar üzerinden saniyesinde 'like' göndermeyi hayal bile edemiyorken tanıştık. Daha sonra da yıllar geçtikçe hocalarımızın bize çizdiği teknolojik tablonun ışık hızıyla gelişmesini izledik. 

Ben bölümü üzerinden iş hayatına atılan arkadaşlarımdan olamadım. Fırsatları doğru değerlendiremedik diyelim. Ama yoluma iletişimin farklı bir boyutu olan medya ayağıyla devam ettim. Bir gazetede yazı işleri müdür yardımcısı olarak çalışıyorum. Yazmayı seviyorum ve kelimelerin en iyi iletişim aracı, teknolojinin ise bunu en iyi ileten araç olduğunu düşünüyorum.  

Henüz yolun başında olan arkadaşların, “yol tarifi alabilir miyiz?” sorusuna taşlı, tozlu, zorlu ama deneyim dolu kilometreler yapmış biri olarak yanıt vermek gerekirse... Hayatın akışını biraz fazla akışına bırakmak, gerçekten istediğine odaklanmamak, klasik gelmeyecekse bir bileni dinlememek ya da danışmamak, ulaşmak istediğiniz yerin yolunu uzatmanıza hatta belki de hiç ulaşamamanıza neden olabilir. O yüzden sanırım birinci kural ne istediğini gerçekten iyi bilmek... Daha sonra bir bilene (hocalarımız, büyüklerimiz) iyi odaklanmak ve en klasiği ama maalesef olmazsa olmazı çok çalışmak... Endişelenmeyin, sevdiğiniz işi yaparsanız, bu çok çalışmak kısmı dünyanın en kolay atlatılabilir ayrıntısı haline dönüşecektir. 

Ah bir şansım dönse diye dilemeyin, kendiniz yaratın;)